Sözcükte anlam testinde 20 soru bulunmaktadır. Tüm soruları yanıtladığınızda veya süre sonunda doğru ve yanlışlarınızı görebilirsiniz.
Bu, süreli bir testtir. Toplam 1200 saniye içinde tüm soruları yanıtlamanız gerekiyor. Hazırsanız başlayalım.
Soru 1: Aşağıdaki altı çizili sözcüklerin hangisinin eşseslisi (sesteşi) yoktur?
Soru 2: Aşağıdaki altı çizili sözcüklerden hangisi değişmece (mecaz) anlamıyla kullanılmıştır?
Soru 3: "Bizim öğretmen, öğrencilerine kırıldığı için dairesinde..." sözleri aşağıdakilerden hangisi ile tamamlanırsa "dışarı ile ilgisini kesip kimse ile görüşmemek" anlamını kazanır?
Soru 4: Aşağıdaki altı çizili sözcüklerden hangisinin kapsamı en dardır?
Soru 5: Hangisinde "büyük" kelimesi soyut bir kavramı nitelememiştir?
Soru 6: Aşağıdaki altı çizili sözcüklerden hangisi terimdir?
Soru 7: Aşağıdakilerden hangisinde sesteş bir sözcük kullanılmamıştır?
Soru 8: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözcük değişmece (mecaz) anlamıyla kullanılmıştır?
Soru 9: "Zahmet çekmeden elde edilen şeylerin kıymeti bilinmez."
Tümcesindeki altı çizili sözcüklerin yerine aşağıdaki ikililerden hangisi getirilebilir?
Soru 10: "Patlamak" sözcüğü hangi tümcede deyim içinde kullanılmıştır?
Soru 11: Aşağıdakilerin hangisinde yansımadan türemiş birden çok sözcük yoktur?
Soru 12:
I. Toplum olarak kara cahillerin eylemlerine tepki göstermeliyiz.
II. Küçük yeğenimin kara kara gözleri
vardı.
III. Kızılay eskiden kara gün dostuydu.
IV. Kara bir sofra bezini yere serdi.
"Kara" sözcüğü, numaralandırılmış cümlelerin hangilerinde mecaz anlamda kullanılmamıştır?
Soru 13: Aşağıdakilerin hangisinde terim yoktur?
Soru 14: "Öyle günler gördüm ki anlatamam."
"Görmek" sözcüğü, aşağıdakilerin hangisinde bu cümledeki anlamıyla kullanılmıştır?
Soru 15: "Bari bir kez arasaydın, bildirseydin geleceğini."
Altı çizili sözcüğün tümceye kattığı anlam aşağıdakilerin hangisinde vardır?
Soru 16:
I. Elleri kendine güldürme.
II. İki-üç el silah sesi duyuldu, gece.
III. Elin ağzı torba değil ki büzesin.
IV. Elinden bu kadarı geliyormuş.
Altı çizili sözcüklerdeki "el" hangi ikisinde aynı anlamı taşımaktadır?
Soru 17: Organlarımız şöyle söylüyor:
Dil: Ben tadarım.
Göz: Ben görürüm.
Kulak: Ben duyarım.
Beyin: Ben düşünürüm.
Mide: Ben sindiririm.
Organlarımızın bu cümlelerinden hangisi kanıtlanabilirlik, nesnellik açısından kuşkuludur?
Soru 18: Aşağıdaki tümcelerin hangisinde hiçbir duyu aktarması söz konusu değildir?
Soru 19: Sanat yaşamımızda mevsimlik başarılar ne yazık ki artmaktadır.
Bu cümledeki altı çizili sözcükle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
Soru 20: Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözlerden hangisi anlamca diğerlerinden farklıdır?
Sonuçlarınızı Paylaşın:
Bu testleri de çözmelisiniz: 7. Sınıf Sözcükte Anlam Testi – 8. Sınıf Sözcükte Anlam Testi
Sözcükte Anlam Konu Anlatımı
Anlam (mânâ, meâl): Sözlerin insan zihninde uyandırdığı varlık, olay, kavram ve durumların tümüdür. Sözcüklerin anlamı dendiğinde zihnimizde temel, yan (gerçek), değişmece (mecaz), terim, argo, deyim anlamlardan birisi oluşur. Sözcükler birer anlam birimidir.
Öyle sözcükler vardır ki zihnimizde ne bir şekil ne de bir durum oluşturur. Bu tür sözcükler anlatımda görevli sözcüklerdir. Bunlar “ve, gibi, lâkin, kadar, vb.” ilgeç ya da bağlaçlardır. Anlam birim diye bilinse de aslında anlatımda görev almış sözcüklerdir.
Sözcüklerin anlam farklılığı, kullanıldıkları tümcelerde ortaya çıkar, tek başına hangi anlama geldiği söylenemez.
Gerçek Anlam
Temel Anlam
Temel anlam, ilk anlam, öz anlam; sözlüklerdeki bir numaralı anlamdır. Söz gelişi “diş” dendiğinde aklımıza aşağıdaki organlarımız gelir.
Ağzımızın içinde alt ve üst çenede dizili, beyaz renkli ve kesmeye yarayan organlarımızdır.
Örnek: “Bengü her akşam dişlerini fırçalar.”
Bu tümcede yukarıda sözünü ettiğimiz özellikleri taşıyan organlarımız kastedilmektedir, o nedenle temel anlamda kullanılmıştır.
Örnek soru:
“Elinde oldukça ağır bir çanta vardı.” tümcesindeki altı çizili sözcüğün kazandığı anlam aşağıdakilerin hangisinde yoktur?
A) Bu eşyalar oldukça ağır, taşıyamazsın.
B) Okul çantalarının ağırlığından çocuk iki büklüm yürüyor.
C) O, ağır adamdır, vara yoğa gülmez.
D) Kilogram gramdan ağırdır elbette.
Çözüm:
A,B,D seçeneklerinde ağır sözcüğü örnek tümcedekiyle aynı anlamda, nicelik bildirecek biçimde kullanılırken C seçeneğinde, adamın niteliğini anlatmaktadır, ölçülebilir özelliğini değil.
Bu nedenle yanıt: C olur.
Yan Anlam
Yan anlama yakıştırma anlam da denir. Temel anlamla benzerlik ya da işlev (görev) ilgisi olan anlamdır. Diş örneğinden hareket edelim. Testere dişi ile ağızdaki diş işlev (görev) bakımından ilgili sözcüklerdir, her ikisi de keser.
Aşağıdaki resimde ise sarımsak dişi beyazlık ve diziliş nedeniyle yan anlam oluşmuştur. Yani benzerlik ilgisi ile yan anlam oluşmuştur.
Yukarıdaki örneklerde olduğu gibi, kimi sözcükler zaman içerisinde bu tür ilgiler kurularak yeni anlamlar üstlendiğinde yan anlam kazanmış olurlar. Temel anlam, konuluş; yan anlam kullanılış (yakıştırma) anlamıdır.
Örnek soru:
I) Gözüm ağrıyor/Masanın gözünde merhem var, sürüver.
II) Kolları uzun bir öğrenci, basketçi gibi/Bilmez miyim onun ne kadar eli, kolu uzun, herkese yardım eden birisi olduğunu.
III) İnsanların başının büyüklüğü akıllı olduğunu mu gösterir/ İşlerinin başında durmalısın.
IV) Her uzun burunluyu Karadenizli sanıyormuş/ İnce Burun hangi bölgede diye bana soruyor.
Yukarıda ikişerli dizilen, numaralı tümcelerin hangisindeki altı çizili sözcükler arasında yan anlam-temel anlam ilişkisi yoktur?
A) I B) II C) III D) IV
Çözüm: II numaralı tümcelerde benzerlik ve işlev ilgisi olmadığından yanıt B‘dir. A,C,D’deki tümcelerde ise benzetme ilgisi olduğundan yan anlam ilişkisi vardır.
Mecaz (Değişmece) Anlam
Mecaz anlam, sözcüklerin temel ve yan anlamlarından büsbütün uzaklaşarak başka bir sözcüğün anlamının yerine kullanıldığı yeni anlamlarıdır.
Anlatıma güzellik ve özgünlük kazandırmak amacıyla sözcükler değişmece anlamlarıyla kullanılır.
Bir sözcüğün değişmece anlamıyla kullanılıp kullanılmadığı yer aldığı tümceden anlaşılır.
Örneğin “sıcak” sözcüğü “Çay çok sıcak, elin yanmasın.” tümcesinde temel anlamıyla ve somut biçimde kullanılırken “Müdür bey konuklarını hep sıcak karşılar.” tümcesinde somut değil, soyut ve “içten-samimi” anlamında kullanılarak temel anlamdan uzaklaşıp değişmece anlam kazanmıştır.
Diş sözcüğünü de “O herkese diş bileyip duruyor.” biçiminde kullanırsak değişmece anlam kazanmış olur.
Bir sözcüğün değişmece (mecaz) anlamlı olup olmadığını kullanıldığı tümceden çıkarıp tümce dışındaki anlamına yönelerek bulabiliriz.
Terim Anlam
Terim anlam, sözcüklerin bilim, sanat, spor ve meslekle ilgili kazandıkları özel ve tanımlanabilir anlamlarıdır. Sözcüklerin terim anlamlı olup olmadıklarını kullanıldıkları tümcelere bakarak anlayabiliriz. Bir sözcük kullanıldığı tümceye göre değişik anlamlar üstlenebilir.
Örneğin, “kök” sözcüğü, “Sözcükler kök ve eklerine ayrılabilir.” tümcesinde (dilbilgisiyle ilgili) terim anlamıyla kullanılırken,
“Köküne kibrit suyu.” tümcesinde (deyimleşerek) değişmece (mecaz) anlamıyla kullanılmıştır.
Dünya sözcüğü eğer gezegen anlamıyla bir tümcede kullanılırsa terim anlam kazanmış olur.
“Uzaydan Dünya’nın görünüşü bambaşka.” terim anlamlı olurken, “Öğrencilerin dünyasını anlamak için öğretmen olmak gerekir.” terim anlamlı değildir.
Yıldız ve gezegen adları terim anlamlı olduklarında ilk harfleri büyük yazılır, diğer kullanımlarda küçük yazılır.
Örnek soru:
Aşağıdaki tümcelerin hangisindeki kalın yazılı sözcük terim anlamıyla kullanılmamıştır?
A) Türk Halk Şiiri’nde hece ölçüsü egemen ahenk ögesidir.
B) Tarih derslerinde tarih atlası kullanılmalıdır.
C) Sınıfların öğrencilerinden birer konuşmacı seçildi.
D) Anayasa “Medeni Kanun“u da kapsar.
Yanıt: A’da “hece ölçüsü”, B’de “tarih atlası”, D’de de “Medeni Kanun” terim olarak kullanılmıştır. C’de ise terim anlamlı kullanılan sözcük yoktur. Yanıt: C‘dir.
Terim olarak kullanılan sözcüğün yerini aynı tümcede başka bir sözcük alamaz.
“Ofsayta düşen futbolcunun golü sayılmadı.” tümcesinde spor terimi olan “gol” yerine “sayı” sözcüğünü kullanamayız.
Ancak kimi zaman başka bir dildeki anlamdaşı kullanılabilir. “Doktor ameliyata başladı.” tümcesindeki terim anlamlı “doktor” yerine “hekim” , “ameliyat” yerine “operasyon” sözcüklerini kullanabiliriz.
Argo
Argo, çeşitli sosyal grupların kendi aralarında anlaşmak amacıyla kullandıkları özel şifreli sözcüklere verilen addır. Günümüzde argo sözcüğü, eğitimsiz kişilerin hakaret ya da küfür anlamlı kullandıkları sözcüklerin adı olmuştur.
Yukarıdaki tümcede geçen “temizlediler” sözcüğü “öldürmek” anlamıyla argo olmuş ve gerçek anlamından uzaklaşarak aynı zamanda mecaz anlam kazanmıştır.
Anlam Değişmeleri
Anlam Genişlemesi
Bir sözcüğün yeni anlamlar kazanarak çok anlamlı duruma gelmesidir.
Örnek: Alıcı: müşteri/ahize/radyo, televizyon alıcıları.
Anlam Daralması
Sözcüklerin geçmişte karşıladıkları anlamlardan birini ya da birkaçını yitirmesidir.
Örnek: Türkçede eskiden “oğlan” sözcüğünün hem kız hem erkek çocuklar için kullanılırken günümüzde yalnız erkek çocuklar için kullanılması.
Anlam İyileşmesi
Önceleri kötü anlam taşıyan bir sözcüğün zamanla bu anlamından uzaklaşarak iyi anlam taşımaya başlamasıdır.
Örnek: “Yavuz” sözcüğü “arsız, edepsiz” anlamlarıyla kullanılırken günümüzde “güçlü, cesur” anlamlarıyla kullanılmaktadır.
Güzel Adlandırma
Sözcüklerin bir kısmı söylendikleri zaman rahatsızlık verirler. Bu nedenle bu kötü etkiyi, rahatsızlığı ortadan kaldırmak amacıyla o sözcükler yerine kötü etkiyi duyumsatmayacak, güzel etkiler bırakacak sözcükler kullanmaya denir.
Örnek: Hela yerine “ayak yolu, abdeshane”, verem yerine “ince hastalık” vb.
Somut Anlam
Sözcüklerin duyu organlarıyla algılanabilen anlamlarıdır.
Örnek: Hava=dokunma, ses=işitme, renk=görme, koku=koklama duyusuyla algılanır; o halde bunlar somut anlamlı sözcüklerdir.
Somut anlamlı bir sözcük anlatımda soyut anlam kazanabilir, bu özelliğe soyutlama denir. (Kardeşini hep “kanatları” altına almıştır.) Soyut anlamlı korumak yerine somut olan kanat sözcüğünü kullandığımızda bu sözcüğü soyutlamış oluruz.
Soyut Anlam
Sözcüklerin duyu organlarıyla kavrayamadığımız; ama zihnimizde kabullendiğimiz anlamlarıdır.
Örnek: Hayal, keder, sevinç, rüya, Tanrı, melek, şeytan, cennet, düş vb. Bu sözcükler söylendiği zaman beynimizde bir varlık biçimi oluşmaz, yalnızca beynimizle kabullendiğimiz kavramlardır.
Soyut anlamlı sözcüklere de anlatımda somut anlamlar kazandırılabilir; buna da somutlama denir. (Tatlı bir mutluluk yaşıyormuş.)
Dolaylama
Tek sözcükle anlatılabilecek bir kavramın birden çok sözcükle anlatılmasıdır.
Örnek: Sinema yerine beyaz perde, Kıbrıs yerine Yavru Vatan, balık yerine derya kuzusu, arslan yerine ormanlar kralı, vb.
Genel Anlam
Sözcüklerin kendi türü ile ilgili veya diğer türlerle ilgili anlamları kapsamasıyla oluşan anlam özelliğidir.
Örnek: Ağaç yaprağıyla gürler. (meyve ağaçları, orman ağaçları, süs ağaçları…) Bitkiler dünyamızın vazgeçilmez güzellik malzemeleridir. (sebze, meyve, otsular, çiçekler…)
Özel Anlam
Sözcüklerin kendine özgü ve diğer türlerden ayrılan özelliğiyle oluşan anlamıdır. Bu ayrılma direk sözcükte oluştuğu gibi belirtme veya niteleme bildiren sözcükler aracılığıyla da oluşabilir.
Örnek: Mersin, Akdeniz bölgesine özgü bir ağaç türüdür. Yaban mersininin tadı daha buruktur.
Örnek Soru: “Bazı tümcelerde soyut kavramları , somut anlam taşıyan sözcüklerle anlatabiliriz.”
Aşağıdakilerin hangisinde bunu örnekleyen bir kullanım yoktur?
A) O, ne yapar eder, herkesi avcuna alır.
B) Bana, o beyinsizin biridir, demişti.
C) Günlerce çalıştı ve başardı.
D) Yoksulların durumu duyarlı insanların yüreğini parçalıyor.
Yanıt: A seçeneğinde etkilemek eylemi avucuna almakla, B seçeneğinde düşüncesiz, anlamı beyinsiz sözcüğüyle, D seçeneğinde acıma anlamı da parçalamak eylemiyle somutlaştırılmıştır. C seçeneğinde ise somutlaştırma anlatan bir sözcük yoktur. Yanıt C‘dir.
Örnek Soru: Aşağıdakilerden hangisinde hem dolaylama hem de güzel adlandırma düşünülemez?
A) Verem / ince hastalık
B) Ölüm / ebediyete intikal
C) Hela / ayak yolu
D) Aslan/ ormanlar kralı
Yanıt: A, B, C seçeneklerinde hem dolaylama hem de güzel adlandırma yapılmıştır. D seçeneğinde ise tek sözcükle anlatılacak aslan iki sözcükle anlatılmış, Bu nedenle yanıt D‘dir.
Sözcükler Arası Anlam İlişkileri
Eş Anlamlı (Anlamdaş) Sözcükler
Karşıladıkları aynı varlık ya da varlıklar olan; ancak yazılış ve söylenişleri farklı olan sözcükler arasındaki ilişkidir. Anlamdaşlık Türkçe sözcüklerle Türkçe olmayan; ama dilimizde kullanılagelen yabancı sözcükler arasında görülür.
Her sözcüğün anlamdaşı aranmamalıdır.
Çözümlü Test:
Aşağıdaki tümcelerin hangisinde altı çizili sözcükle ayraç içinde verilen anlamdaşı uyuşmamaktadır?
A) Onun suratı (çehresi) bir türlü gülmüyor.
B) Dilekçeyi valiliğe sunacaklarmış (arz edeceklermiş).
C) Bizim dersliğimiz (sınıfımız) daha yeni boyandı.
D) O her zaman babasının peşinden (önünden) gitmeyi sever.
Yanıt:
A, B, C seçeneklerinde altı çizili sözcüklerle ayraç içindekiler yer değiştiğinde anlamda bozulma olmaz. D seçeneğinde ise peş sözcüğünün anlamdaşı “art, arka”dır. Ayraç içindeki “ön” sözcüğü ise karşıt anlamlıdır. Yanıt: D‘dir.
Karşıt (Zıt) Anlamlı Sözcükler
Kimi varlık ve kavramlar bazen nicelik bazen da nitelik yönünden birbirini inkar eden ya da tersini anlatan sözcüklerle ifade edilirler. Bu özelliğe karşıtlık (zıtlık) denir.
Her sözcüğün karşıt anlamlısı yoktur. Karşıt anlamlılığa ön adlar(sıfatlar) ve eylemlerde (fiillerde) rastlanır.
Karşıt anlamlı sözcüklerden bazıları şunlardır: Evet/hayır, iyi/kötü, güzel/çirkin, aşağı/yukarı, iniş/çıkış, gel/git, içeri/dışarı, dar/geniş, özel/genel, kalın/ince, sert/yumuşak, taze/bayat, gülme/ağlama, yanlış/doğru, siyah/beyaz, zengin/yoksul, yerli/yabancı, yüksek/alçak, cesur/korkak, dost/düşman vb.
Olumsuzluk karşıtlık değildir.
Sesteş (Eşsesli) Sözcükler
Aynı seslerle yazılıp söylenen fakat aynı anlamları taşımayan sözcüklerdeki ses ortaklığı ilişkisidir.
Sayı sıfatı olan “yüz” ile eylem olan “yüz” arasındaki ilişki buna küçük bir örnektir.
Özellikle halk şiirimizin mani türünde sesteşlik örneklerine sıkça rastlanır. Şiirlerde “cinas” sanatının özünü sesteşlik oluşturur.
Mani benim ezberim
Kan ağlıyor gözlerim
Ben o yarin yolunu
Ölene dek gözlerim.
Sesteş sözcüklerle yazılışları arasında küçük farklılıklar bulunan sözcükler karıştırılmamalıdır. (Kâr-kar, hâlâ-hala vb.)
Örnek soru:
Su akar güldür güldür,
Mendilim dolu güldür,
Yeri göğü yaratan
Bir gün de beni güldür.
Yukarıdaki manide “güldür” sözcüğüyle oluşan sesteşliğe benzer seçenek aşağıdakilerden hangisidir?
A) Selam sana yâr / Gel kalbimi yar.
B) Yüce dağ başındaki kar / Bugün de edemedim kâr.
C) Bu yıl da geçti yaz / Sakın beni unutma, sıkça mektup yaz.
D) Minarede var bir alem / Onu gördü dünya âlem.
Yanıt: A,B,D seçeneklerinde benzer sözcüklerin birinde düzeltme (inceltme) işareti olduğundan, doğru yanıt C‘dir.
Düzeltme işaretli sözcüklerde sesteşlik aranmaz.
Yakın Anlam
Aynı anlama gelmedikleri halde tümcelerde birbirlerinin yerine kullanılabilen sözcükler arasındaki anlam ilişkisidir. Yerine kullanıldığı sözcüğü birebir karşılamaz; ama anlam yakınlığı vardır. Birebir karşılarsa “eş anlamlı” olur.
Örnek soru:
“İletmek” sözcüğü aşağıdakilerin hangisinde “aktarmak” anlamında kullanılmıştır?
A) Turnalar bizim ile selam iletin.
B) Ozanlar duygularını saz ve sözleriyle iletirler.
C) Çocuğu bugün ailesine iletin.
D) Kutsal Emanetler’i ülkesine ilettik.
Yanıt: A,C,D seçeneklerinde “iletmek” sözcüğü “götürmek, teslim etmek, göndermek” anlamlarıyla kullanılmıştır. B doğru yanıttır.
Sözcüklerde Söz ve Anlam Sanatları
Benzetme – Teşbih
Aralarında benzerlik ilgisi bulunan varlık ya da kavramlardan benzerlik yönü zayıf olanın güçlü olana benzetilmesidir.
Benzetmedeki temel ögeler: Benzeyen (zayıf olan), benzetilen (güçlü olan); yan (yardımcı) ögeler: benzerlik yönü ve benzetme ilgeci (edatı)dir.
Örnek: “Çiçek gibi güzel bir kız çocuğuydu.” benzetmesinde benzeyen kız çocuğu, benzetilen ise çiçektir. Benzerlik yönü güzel(lik), benzetme edatı gibi’dir.
Benzetmeler dört ögeyle oluşursa tam benzetme, temel ögelerle oluşursa güzel benzetme (TEŞBİH-İ BELİĞ) adını alır.
Eğretileme (İstiare)
Benzetmenin temel ögelerinden bir tanesiyle yapılan sanattır. İki türlü eğretileme vardır:
Açık Eğretileme: Benzetilen (güçlü olan)le oluşturulur. Benzeyen verilmez, okur benzeyeni zihninde bulur.Benzerlik yönü kimi zaman eğretilemede yer alır.
“Çalış benim güzel çiçeğim.”
“Çocuk” söylenmeden tümcedeki “çalış” yargısıyla “çiçek” söylenerek çocuk anlatılmıştır. Bu yolla “açık eğretileme” yapılmıştır.
Kapalı Eğretileme: Benzetilenin (güçlü olanın) söylenmediği , benzeyenin kullanıldığı sanattır.
“Serviler divan durmuştu / Çiçekten mezarında.” tümcesinde insana özgü olan “divan duruşu” (namazda ayakta duruş – insana özgü özellik) söylenerek, insan söylenmeden ; benzeyen “serviler” söylenip kapalı eğretileme yapılmıştır.
Örnek Soru: “Dağlar kesti yolumu, gidemez oldum baba ocağıma.” tümcesinde eğretilemeyi sağlayan sözcük aşağıdakilerden hangisidir?
A) ocak B) baba C) yol D) dağlar
Yanıt: Eğretileme olan sözcüklerde aynı zamanda kişileştirme de görülür. Yukarıdaki tümcede “yol kesme” özelliğiyle kişileştirilen “dağlar”dır. Bu yüzden yanıt D’dir.
Kişileştirme (Teşhis ve İntak)
İnsan dışındaki varlık ve kavramlara insan benliği kazandırma ve insanlar gibi konuşturmadır. Bu sanatın en çarpıcı örnekleri La fonten fablleri, Ezop ve Beydaba masallarıdır.
Türk edebiyatında da örnekleri vardır (Şeyhî’nin Harnâmesi).
Kişileştirme sanatının yapıldığı yerde “kapalı eğretileme” bulunur.
Kıyıda bir küçük havuz ,
Olmak istermiş hep
Bir büyük deniz.
Rüyalarında kafa tutarmış O koskoca ummana.
Dizelerinde havuz, insan gibi “istekte bulunup rüya görerek, kafa tutarak” kişileştirilmiştir. (Aynı zamanda kapalı eğretileme yapılmıştır.)
Tezat (Karşıtlık)
Aralarındaki ilgi nedeniyle birbirine karşıt olan iki kavramın bir arada kullanılmasıyla oluşan sanattır.
“Sen gülersin, ben ağlarken.” (gülmek – ağlamak)
“Belli olacak elbette dost, düşman sonunda değil mi?” (dost – düşman)
Kinaye
Sözcüklerin hem gerçek hem de değişmece (mecaz) anlama gelecek biçimde düşünülüp asıl değişmece (mecaz) anlamıyla kullanılmasıdır.
“Yanlışlarını görünce yüzü kızarmıştı.” (yüzü kızarma, utanma anlamıyla kullanılmış; ama gerçekten yüzünün kızarması da düşünülebileceğinden kinaye oluşmuştur.)
Cinas (Sesteşlik)
Aynı seslerle oluşan ama farklı anlamlara gelen sözcüklerin bir arada kullanılması sanatıdır.
Bir bardak çay içelim, Çayın serin suyundan geçelim.
Uygunluk (Tenasüp)
Anlamca birbirine yakın, birbirini düşündüren sözcüklerin aynı dizelerde (tümcelerde) kullanılmasıyla oluşan sanattır.
“Coşkun akan,serin sularının beyaz köpüğü, Görülmüyor yıllardır gönlümün güldüğü.” Dizelerinde “akmak-su-köpük” sözcükleriyle uygunluk (tenasüp) sanatı oluşmuştur.
Abartma (Mübalağa)
Anlatılanın sözcükler aracılığıyla olduğundan çok, (büyük) ya da az (küçük) gösterilmesi ile oluşan sanattır.
Aktarmalar
Ad Aktarması (Mecaz-ı Mürsel)
Sözcüklerin çeşitli anlam ilgileri kurularak (parça-bütün, iç-dış, sanatçı-yapıt, yer-insan, yön-insan, eşya-insan,vb.) başka sözcüklerle ifade edilmesidir.
Örneğin, “Ayağını giy, üşüteceksin.” tümcesinde ayağa giyilecek olan “çorap” yerine içindeki “ayak” söylenerek (iç-dış ilişkisi kurularak) ad aktarması yapılmıştır.
Tribünler, onu ayakta alkışlayarak son yolculuğuna uğurladı. (Tribün-seyirci)
Amerika, 11 Eylül anısına anıt yaptırmayı kararlaştırmış. (Amerika-yöneticiler)
Yemeği dolaba koymayı unutma. (Yemek-kap, tencere, vb)
Garipçileri anlamak için Orhan Veli’yi okumak yeter.(Orhan Veli-şiirleri)
Evrakı yan masaya onaylat. (Masa-görevli)
Deyim Aktarması
Duyular Arası Aktarma
Bir duyuyla ilgili özelliği başka bir duyuya aktarmadır.
Çok tatlı bakıyor. (Dilden göze)
Keskin sesiyle herkesi etkiledi. (Deriden kulağa)
İnsandan Doğaya Aktarma
İnsana özgü bir özelliğin doğadaki bir varlığa aktarılmasıdır. Bu türlü aktarmalarda kişileştirme oluşur.
Böcekler ağlıyor, karıncalar yas tutuyordu. (İnsana özgü ağlama ve yas tutma özellikleri, böceklere ve karıncalara aktarılmıştır.)
Doğadan İnsana Aktarma
Doğaya özgü bir özelliğin insana aktarılmasıdır.
Öğretmen ödev yapmayan öğrencilere esti, gürledi.
30 yaşına gelince serüven tutkusundan uzaklaşıp duruldu.
Birinci tümcede “esti, gürledi” , ikinci tümcede “duruldu” özellikleri doğaya özgü olduğu halde insana aktarılmıştır.
Doğadan Doğaya Aktarma
Doğadaki bir varlığa özgü özelliğin yine doğadaki başka bir varlığa aktarılmasıdır.
Kurtlar, avlarına yönelen tilkilere kükrediler; tilkiler de kuyruklarını kısıp kaçtılar.
Aslanlara özgü olan “kükreme” özelliği kurtlara aktarılmıştır.
“Bir aslan miyav dedi, minik fare kükredi.”
Şarkı sözlerinde de kedinin sesi aslana, aslanın sesi de fareye aktarılmıştır.
Örnek Soru: Aşağıdakilerin hangisinde insana özgü bir özellik doğadaki bir varlığa aktarılmıştır?
A) Tahta köprü yıllardır gıcır gıcır ses çıkarıyor, kimse onu onarmayı düşünmüyordu.
B) Sofraya konan taslar, tabaklar sabırsızlıkla içlerine konacak yemeği bekliyordu.
C) Sazlıklardan gelen hışırtı doğadaki tek ses sayılırdı.
D) Değirmen taşının dönerken çıkardığı ses, yaşlı bir insanın yük altındaki sesine benziyordu.
Yanıt: B seçeneğinde sabretme olgusu insana özgü olduğu halde taslara, tabaklara aktarılmıştır. A ve C seçeneğinde aktarma yapılmamış, D seçeneğinde de benzetme yapılmıştır. B doğru seçenektir.
Sözcükte Anlam bölümü Türkçe-Edebiyat öğretmeni Nevzat Yeşilçimen tarafından yazılmıştır.